[…] Fikirler insanlardan daha canlı olduğundan, fikirlerle yaşar insanlar ve onlar için ölürler gıklarını çıkarmadan. Oysa, tüm fikirlerimiz katildir, hiçbir fikir nesnelliğin, ölçünün ve tutarlılığın yasasına uymaz, ve bizler, bu fikirleri sürdüren bizler, otomatlar gibi yürürüz ölüme. Önce gençlerimiz ölecek, onlar kendilerinin ritüel kurban olduklarını biliyorlar, onlar evreni anlamdan yoksun diye yargılıyorlar, onları onaylamazlık edemeyiz, giderek daha fazla kötü niyetli oluyoruz ve cevap verirken tökezliyoruz. Artık ne diyebiliriz ki onlara? Diyalog imkânsız, çünkü onlar haklılar ve onlar da delilerle, sersemlerle ve yalancılarla aynı yazgının içine kapatılmışlar. Yeni Vahiy bize ne kadar gerekli gelirse gelsin, öncelikle skandalın patlak vermesi gerek, canice fikirlerimizin kötücüllüklerini ortaya sererek çılgınlıklarını tüketmeleri gerek, biz felaketi es geçecek değiliz, felaket düzenin içinde ve biz de onun suç ortaklarıyız, felaketi reforma tercih ediyoruz, dünyayı yeniden düşünmektense kendimizi feda etmeyi tercih ediyoruz; bu dünyayı ancak harabelerin ortasında yeniden düşüneceğiz. […]
Ustalarımız bizim daima düşmanlarımız oldular ve şimdi ustalarımız her zamankinden çok yanılgı içindeler, çünkü bizim bu kadar kalabalık olmamız onların hatası; yüzyıllardır ve hatta binlerce yıldır işe koşabilecekleri ve ölüme sürükleyebilecekleri astlarının çoğalmasını istiyorlar. Dünyanın parçalandığı ve insanların toprak sıkıntısı çektiği günümüzde, doğan bu milyarların ihtiyaçlarını karşılamak bahanesiyle, onların düşü elli katlı evler inşa etmek ve ökümen’i sanayileştirmek, çünkü onlara -kendi iddialarına rağmen- her zaman ve her zaman daha fazla canlı gerekiyor, içinde tükendiğimiz Cehennemi sistemli biçimde örgütlüyorlar, düşünmemizi engellemek için bize aptalca gösteriler öneriyorlar, duyarlılığımızı barbarlaştıran ve idrak gücümüzün sonunda yok olup gideceği gösteriler; hiçbir şatafattan kaçınmadan ve kendi manyaklıklarına yön vererek bu oyunları kutsayacaklar. Bizans sirkine geri dönüyor ve gerçek sorunlarımızı unutuyoruz, ama o sorunlar bizi unutmuyor, yarın tekrar karşımıza çıkacaklar ve biz şimdiden biliyoruz, bu sorunlar çözümsüz kaldığı sürece savaşa gideceğiz.
Karanlık Her Aralıkta Aramıza Sızar
Bende sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazam
Yersiz, yurtsuz cevher benim, hiçbir mekana sığmazam
Hem sedefim hem inciyim, Sırat’tan da geçiciyim
Bunca atlas kumaş ile ben bu dükkana sığmazam
Gizli hazine benim işte, göz önünde olan da ben
Maddenin cevheri benim, dağa, ummana sığmazam
Can ile cihan benim, dünya ile zaman menem
Ama ne dünyaya, ne zamana sığmazam
Yıldızlara felek benim, vahiy ile melek benim
Çek dilini dilsiz kesil, ben bu lisana sığmazam
Zerre benim güneş benim; çar penc û şeş sırlar benim
Her şey açık ve meydanda, ben bu meydana sığmazam
Ateşteki ağaç benim, dönüp duran şu taş benim
Bak şu ateş yalımına, ben bu yanana sığmazam
Şeker benim, bal da benim. Güneş benim ay da benim
Herkese can bağışlarım, ama ben cana sığmazam
Gerçi bugün Nesimi’yim, Haşimi’yim Kureyşî’yim
Bundan uludur ayetim; ayete şana sığmazam