Sahibini Arayan Öfke

dark-sermon-the-oracleÖfke, sükûnet gibi sahibine maliyeti olan bir duygu değil; öfkenin faturası çoğunlukla ötekiye kesilir. “Dışavurma” ediminin hem zihinsel hem de fiziksel anlamlarını üzerinde taşımayı hak eden en “gerçek” hislerin ise başında geliyor. Durdurulması esnasında kimi zaman tehlikeli ya da dönüştürücü olduğunda kollanması gerekliliği ise cabası. Grup Yorum’un ‘Gazi Marşı’nda “Gazi’nin yoksul kondularından aktık öfkeyle sokaklara” dizesini dinlediğimizde hissettiklerimiz ya da Rage Against the Machine ile duyumsadıklarımızla öfke dönüştüren bir his olarak kanımızı kaynatıyor. Fakat iş “dışavurma” eylemine geldiğinde almamız gereken kararların tartışılması uzun zamana yayılıyor. Sivil direnişten silahlı mücadeleye, öfkenin ne şekilde “dışavurulacağı” çoğunlukla başka alanların konusu olmaya başlıyor. Şiddetle olan dirsek temasımız bizleri tüm değerlerimizi gözden geçirmeye itiyor. En sert mücadeleler de zaten bu ağır gözden geçirmelerle ya da gözden düşürülenlerle ilerliyor.

Öfke genellikle bir metalci için üzerine çok düşünülen bir duygu değil. Dinlenen hemen her şarkının, albümün ya da sahnedeki müzisyenin yüz ifadesidir o. Girilen “moshpit”te sakar bir dirsekle kırılan burundan akan kan kadar sıradan ama birbirini kırıp geçiren metalcilerin de konser sonrası tokuşturdukları bira kadar soğukkanlılıkla karşılanandır. Kontrolü için para harcayanlarla deneyimlemek için kan akıtanlar arasındaki farkın ortaya serilmesi psikoloji ve sosyolojinin işi. Mesele önünde sonunda kaynağına inmek ve sonrasında da “dışavurum” gibi havalı sözcükle sonuçlarını tartmaktır.

(X)treme Metal’de öfke, tüm karanlık duyguların kavşak noktasındadır ve bir grubun onuru gibidir. Grup onu kaybettiğinde fanlar isyan eder ve grubu “sakinleşmekle”, “yumuşamakla” suçlar. Fakat bazı usta grupların bunlara karşılık çok sıkı bir manevrası vardır: Karanlıkla harmanlanmış öfke. Bu yolla, iç karartıcı bir atmosferde ilerlerken şarkılar, öfkeyi “dışavurmak” için değil içedönmek için kullanmayı becerirler. Ulaşılan his, morluklar ve kırık burunla çıktığınız konser ile kendi köşenizdeyken de kolektif ruhun bir parçası kalabileceğinizin aynı olabileceğinin olanaklarını bir arada sunar. Bu durumu yadırgayan öfkeli fan, alışık olmadığı deneyime yönelik yabanlığını çözümlemek için bir süre düşünmelidir. Bu esnada ise kaçabileceği alanlar her zaman onu erketede bekler. Forum sitelerinde küfürler edip, grubu itirbasızlaştırabilir; konserlerine gidip gürültü duvarı örerek kolektif ses duvarını aşındırabilir ya da öfke ile bağlandığı albümleri çekiçle kırabilir. Bu fan için yapılacak pek bir şey yoktur. Öfkesinin faturasını da kendisi ödemez çoğunlukla.

ama unuttuğu bir şey vardır; içindeki bazı boşlukların avanesi öfke onu rahat bırakmaz. Karanlıkla harmanlamanın ne olduğunu idrak etmek için sorması gereken soruları yanıtlayana kadar onu sarıp sarmalayacak, yok edici öfkenin duvarlarına vurarak parçalayacak duygular ateşleriyle bekler eşikte.
Karanlıkla harmanlanmış öfke bir deneyim ve yolculuk mevzusudur. Ahım şahım bir cesaret örneği olarak algılanmamalıdır, fakat bilinmeyen ve geçmişe ittirilmiş birçok duygunun şah damarı gibidir. Başarılması zor bir “dışavurumun” müzikal ifadesidir. Artık konumuz sert bir pogo’nun ötesinde, karanlığın parçası olmaktır. Karanlık, malum çok sıradan ve belirsiz bir hadise. Ne yüklersek “herşey akar” havası var içinde. Çağdaş olmayan da “karanlık”, karanlık çağlar da o kadar karanlık değilmiş zaten, bilinmez bir zihin ve ruh da karanlık ve cezbedici; kararsız bir aklın geleceği karanlık, vs.

“İçimi karartan mı gözümü karartan mı?” Tercih yapmak durumunda değilim çünkü ben öfkeli bir metalciyim. “Öfke” ile aramdaki mesafeyi değil içim ile dışım arasındaki uzaklıkların maliyetini hesaplamakla meşgulüm…

Yorum bırakın